Translate

Sayfalar

27 Nisan 2015 Pazartesi

Geldik, gördük, denedik: Şan kursunda bir gün

    İlk şan dersine gittiğimde ne olacağını çok merak ediyordum. Hoca sesimi beğenecek mi? Bana şarkı söyletecek mi? Nasıl bir eğitim bu şan?


    Daha ilk derste dedim ki, "Bu iş tam bana göre." Eğitim şekli hocadan hocaya değişebilir. Kimisi daha teşvik edici iken kimisi daha eleştirel olabiliyor. Benim favori tipim teşvik edici olan. Beraber daha çok gülüp daha rahat soru sorabiliyorsunuz. En önemli nokta ise şu, tekniğini öğrendikten sonra herkes kendi sesinin tarzında şarkı söyleyebilir.

    Şan eğitimi kısaca sesin eğitimi üzerine olan derslerdir. Sesi bir enstrüman gibi kullanmayı öğrenmek aslında bir enstrüman çalmaktan daha zor bir iştir. Çünkü bir gitar veya piyanoya dışardan hakim olabilir çalmayı zamanla öğrenebilirsiniz. Sesinizi kullanırken ise kendiniz üzerinde farkındalığınızı yükseltmeniz gerekir. Çünkü kullandığınız dışardan bir nesne değildir içinizdedir. Diyafram, göğüs, ağız, yüz ve tüm bu çevredeki kaslar. Hatta vücudunuzun diğer kısımlarını da bu harmoniye dahil etmelisiniz.

    Notaları duymak ise ayrı bir yönüdür şan dersinin. Şan dersinde hoca piyanonun başına geçer ve öğrenci karşısında ayakta durur. Genellikle öğrencinin kendi duruşunu gözlemlemesi için karşısına bir ayna da yerleştirilir. Duruş çok önemlidir sesin kalitesi için. Hollanda'da şan dersi hocam Viktor westerkamp bana "Hiçbir şey bilmeyen bir bebek gibi dur. Yüzüne embesil gibi bir ifade ver" tarzı şeyleri tekrarlayıp dururdu. Bende gülmeye başlayınca karşılıklı kahkahalar atardık. Ben çok gülen bir öğrenciyim.Kendi çıkardığım seslere, hocanın çıkardığı ses ve yorumlara çok defalar kahkaha ile yanıt verdim.

Şan eğitimi sesin parlatılmasıdır.

    "Vi" sesini çıkarmak zor


    Her neyse; hoca piyanoda çaldığı notanın aynısını öğrencinin sesi ile icra etmesini bekler. İlk iş ses ölçümü ile başlayabilir. Öğrencinin çıkarabildiği en düşük nota ve en yüksek nota bulunur ses aralığı ölçümü ile. Sonuçlardan öğrencinin ses tonu bulunarak ses aralığı parlatılmaya çalışılır. Burada yeteneğin büyük önemi olduğu su götürmez bir gerçektir.

    Ses aralığını genişletme çalışmaları ise ayrı bir konu. İlk işlenen konular genellikle nefes egzersizleridir. Bu egzersizlerle diyafram, göğüs çevresindeki kaslar ve ses telleri güçlendirilmeye çalışılır. Bu egzersizlere düzenli devam edilirse ses daha güçlü ve parlak çıkar. Yüksek notalara rahat çıkmak için de güçlü bir nefes gerekir.

    Genelde ses çalışmaları a, ı, u, gibi seslerle yapılır. "Ya" ve benzeri sesler üzerinden çalışmalar da yapılır. "Vi" sesini çalışırken bir hocam çok huylanmıştı, "Niye Fransız Aksanı ile çıkarıyorsun bu sesi" diye. Ne yaptıysam hacanın istediği "Vi" sesi çıkmadı, hoca da vazgeçti. Fransız kaldık gitti. Bu seslerle çalışılmasının amacı ağız ve çevresindeki kasların geliştirilerek seslerin güzel çıkması için eğitilmesidir. Özellikle "a" sesi temel ve en zor seslerdendir. "A" sesini iyi çıkartan diğer sesleri de iyi çıkartır derler. Şan eğitimi genel olarak birikim ve devamlılık isteyen bir eğitim süreci. Üstelik çalışmaya devam etmek orundasınız kazanımlarınıı kaybetmemek için. Spor salonlarına giden insanlar gibi devamlı çalışmak. 

13 Nisan 2015 Pazartesi

Geldik, gördük, denedik: Piyano kursunda bir gün

    Piyanonun başına geçince önce telaşlandım. Ama korkacak birşey yokmuş. Elleriniz bir meyve tutar gibi hafif bombeli olacak şekilde piyanonun tuşlarının üstüne parmaklarınızı koyuyorsunuz, sonrası notaları çalmak.


    İlk derse girerken çok heyecanlı hissedebilirsiniz! Çünkü bir müzik aleti öğrenmenin çoğu zaman çok zor olduğuna inanılır. Nasıl olacak, çalabilecek miyim? İleride evime aldığım piyanonun başına geçip Mozart'tan veya Beethoven'dan bir klasik eser olarak concerto çalabilecek miyim? Solo olarak söylenen bir aryayı piyano çalarak icra edebilecek miyim? O kadar notayı da nasıl ayrıntılı öğreneceğim? Nasıl olacak derken, aslında piyano çalmaya bebek adımlarıyla hayata başlar gibi notaları adım adım çalarak öğreneceğinizi anlıyor ve rahatlıyorsunuz. Yanlış yaparım diye korkmaya gerek yok çünkü yanlış yapmadan doğrusunu yapamasın düsturunu hoca da hatırlatınca korkularınız tamamen eriyebilir. Zaten bizi hayattan geri bırakan korkularımız değil mi?

Piyano öğrenmek sanıldığı kadar zor değil.

    Hata yaptıkça "yine mi?" dedim


    Elinide bir meyve tutar gibi elleriniz hafif bombeli olacak şekilde piyanonun tuşlarının üstüne parmaklarınızı koyuyorsunuz ve bundan sonrası notaları çalmak. Piyanoda soldan sağa doğru notalar incelir. Her ikili siyah tuşun ilk solundaki beyaz tuş do notasıdır. Her do'da ses bir oktav yukarı çıkar. Piyano eğitiminde orta do ile başlanır ki adı gibi piyanonun tam ortasında yer alır. Bazı notalar sağ bazı notalar da sol elle çalınacak derken yanlış eli kullandığımda hep "yine mi" dedim kendi kendime. Çalınan notaların doğru ritimle çalınması önemli ki yanlış hızla çaldığımda hep geri dönüp baştan sarmak zorunda kaldım.

Her evde olmalı

    Obualar üvey evlat mı?


    Müzik eğitimi konusunda geç kaldım mı diye hiç düşünmeye gerek yok. Her yaşta öğrenilebilir. Bilim insanlarının "Kullan veya kaybet teorisi" aklıma geldi. Bu teoriye göre beynimizin kullanmadığımız alanlardaki sinir hücrelerinin bağları azalıyor ve kısacası sinir hücreleri ölmeye başlıyorlar. Farklı konularda bilgi sahibi olarak beynimizin içinde yeni bağlantılar oluşmasını tetikleyebilir ve sinir hücrelerimizi zamanlar kaybetmeye karşı önlemimizi alabiliriz. Müzik bilgisi ve bir enstrüman çalmak işte burada devreye giriyor; müziğin öellikle de bir müzik aleti çalmanın beyni farklı alanlarıyla aynı anda birbiriyle bağlantılı olarak en çok çalıştıran kıyaz kabul etmez bir beyin egzersiz olduğu bilimsel olarak kanıtlandığını öğrendikten sonra piyano göümde ilahi bir yer etti dersem yalan olmaz.İsteyene gitar da olabilir. Neden bir başka enstrüman da olmasın? Obualar biz üvey evlat mıyız demez mi?

Vazgeçilmez Türk Müziği enstrümanı "Kanun"

    Piyano ve kanun akraba


    Müziğin her yönüyle dilsel yetenekleri geliştirmesi bir yana, peki bir enstrüman olarak piyano nereden gelmiş? Elbette ki piyano tarihsel süreçte değişim ve başkalaşım geçirmiş diğer pek çok müzik aleti gibi. Bugünkü piyano ilk ilkel biçimi ile Floransalı Bartolomeo Cristofori tarafından bulunup kullanılmaya başlanmış. Bundan önce ise değişik bir çok formu olmuş; "tympanon" , "epinete" ve "klavsene" gibi. Piyanonun ilk atalarından olan "tympanon" ve "psallterion" Asya kökenli olup buradan Avrupa'ya gelmiş. Zaten bugün Türkiye'de kullanılan kanun da "psallterion"un geliştirilmiş halidir ve piyano ve kanunun aynı köklere dayanması beni müziğin evrenselliğinden akrabaliğina doğru götürdü.  

9 Mart 2015 Pazartesi

Geldik, gördük, denedik: Kostüm Partisi'nde bir gece

    Kurt adam mı, vampir mi? Sadece bir cadı desek de olmaz mı? Cadılar Bayramı partilerinden karnaval ve maskeli balolara, tüm dünyada kendini insanüstü bir varlığa benzetmeye rastlarız. 


    İlk kostümlü Cadılar Bayramı partisine Erasmus için gittiğim Hollanda'da katılmıştım. Şehirde o akşam başka bir canlılık vardı. Tatil sevincinden öte insanlarda kutsal bir bayram sevinci gözlemleniyordu. Hiç günlük hayatını bozmayan insanlar bir yana, çoğu insan bir kılığa bürünmüştü. Kimisi sadece bir hayalet olurken kimisi pembe panter oluyordu. Süpermen ve Batman kostümleri gözlere çarparken insanların tamamen kendine has hayal güçleriyle oluşturdukları özel köstümler de vardı.

    Kan ağlayan zombiler, yaralı yüzler herbiri değişik bir tablo edasıyla kendi orijinalliklerini sergiliyorlardı. Kendinizi bazen bir garip hisseder gibi olurken sizin gibi insanları görünce rahatlıyor ve onların size ilgileriyle karşılaştıkça şımarıyorsunuz. Ben o akşam Rus ve Azeri arkadaşlarımla takılmıştım. Herkeste ayrı bir neşe vardı. Partiye gidene kadar güzel sohbetler ettik.
Amsterdam'da Cadılar Bayramı'nda fotoğraf çekilmeden olmaz.

    O gece karanlıklar kralı oldum


    Yolda iki kişi beni çevirip sordu: "Hangi karakter oldun? Çok orjinalmiş! Çok beğendik!" Ben de dedim ki, "Karanlıklar Kralı oldum." "Ama iyilikler kralına da benziyor, kompleks bir karakter olmuş" dediler. "Ben ikisini de hayal etmiştim" dedim. İkisini de hayal etmiş olsam da aslında karakterime can verirken  birinci Kraliçe Elizabeth'in kendini Hazreti Meryem'e benzetme amacı ile beyaza boyayıp ilahi bir duruş sergilemesinden ilham almıştım. Zaten Kraliçe Elizabeth'in  hayatını anlatan Cate Blanchet'in oynadığı filmler en favorilerimden. Neyse... Gece çok eğlendik. Ama benim tabii ki uykum erken geldiğinden biraz zorlandım. Sabahı da bulamadım. Fakat birçok kişi de benden önce eve döndüler eve, bununla da gurur duyuyorum.
   

    Türkiye'de partiye giderken dikkat


    Türkiye'de de iki kez bu tar partilere gittim. Öncelikle söylemeliyim ki, kültürel farklılıktan ve ön yargılardan dolayı zarara uğramamak için öncelikle partiye nerede hazırlanmanı gerektiğini belirlemeniz gerekiyor. Partiye kendi arabanızla gidecekseniz görece rahat olabilirsiniz. Ancak toplu taşıma araçlarını kullanacaksanız malzemelerinizi çanta veya poşette taşıyıp parti alanına yakın bir yerde hazırlanmanız daha uygun olabilir. Yine de unutmayın, parti her yerde parti.

Kostümlerin yanında aksesuarlar da önemli.

    Nedir bu Cadılar bayramı? Kostümlü parti de nereden çıktı?


    Peki bu gelenek nereden çıkmış? Temel itibariyle eski pagan inanışlara dayanan maskeli veya makyajlı kamuflajlar aslında eski dünyadan bir varlığın gönlünü hoş tutmak ve ondan zarar görmemek için. Cadılar bayramında yaşadığımız dünya ve ölüler dünyasının arasındaki perde zayıflarmış. Bu dünyaya geçen hayaletler, ölüler ve şeytanlardan korunmanın yolu ise yüzü çeşitli şekillerde saklayıp kostüm giymek. "Samhain" bir iblis olarak yılın sadece belli bir zaman diliminde dünyaya uğruyor. Çünkü yılın bu gününde ölüler dünyası ile bizim dünya arasındaki perde inceliyor. İnanışa göre özellikle parlak ve güzel yüzlü insanlar karanlık ruhların tehdidi altında. Çözümse çok basit: Bir maske veya makyaj yardımıyla kılık değiştirmek! Böylece güvende olabilirsiniz cadılar bayramının gecesinde. Belki Samhain adlı iblis ve kötü ruhlar sizi kendilerinden biri zanneder. Belki cadılardan, ölülerden, hayaletlerden biri olduğunuzu zannederler. Supermen ve Batman kostümlü insanlar ne olur bilemedim. Cadılar Bayramı'nda evlere konan balkabaği ise Samhain isimli iblisin ve gecenin karanlık yaratıklarının şerrinden evinizi korumak içindir.

    Eski dünyanın güçlü iblislerinden olan Samhain'in ve pagan inanışlarının sebeb olduğu bu gelenek bir bayram gibi kutlanırken onu gerçek manada takip edip ritüellerini yapan insanlar da halen yaşamakta...