Translate

Sayfalar

26 Mart 2018 Pazartesi

Haber odalarında veri projeleri

      Son yüzyıldaki teknolojik ve dijital gelişmelerle, gazetecilik kavramı değişiyor. Gazeteciliğin yeni çağa ayak uydurması sonucunda ortaya çıkan veri gazeteciliği, 5N1K ile yazılan metin ve fotoğrafın yanı sıra, grafiklerle, kodlarla ve haritalarla zenginleştirilen yeni nesil gazeteciliği ifade ediyor.

            Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü İnternet Gazeteciliği Anabilim Dalı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tolga Çelik, üniversite bünyesinde veri gazeteciliği üzerine dersler veriyor. Çelik, veri gazeteciliği kavramının ortaya çıkışını şu şekilde açıklıyor:
“2011 yılında ‘Wikileaks’ ile binlerce belgenin ortaya çıkmasıyla veri gazeteciliği süreci başladı. Sızdırılan belgelerin gazeteciler tarafından analiz edilerek işe yarayan bilgilerin ortaya çıkartılması gazeteciliği yeni bir boyuta taşıdı.”
            Çelik, veri gazeteciliğinin ortalama 5-6 yıllık bir geçmişinin olduğunu, Türkiye’de ise bu alandaki çalışmaların daha geç başladığını vurguladı:  “ Türkiye’de veri gazeteciliği alanındaki çalışmalar son 2-3 yılda ivme kazandı. Bununla, birlikte Türkiye’de veri alanında çalışabilecek nitelikli gazeteci sayısı çok az.”      
Çelik, Türkiye'de veri ile çalışabilecek nitelikli gazetecilerin az sayıda oduğunun altını çizdi.

 “Gazeteci veriyi iyi tanımalı”
            Çelik, veri gazeteciliğinin istatistik, bilişim ve gazetecilik alanlarının bileşkesinden oluşan disiplinler arası bir alan olduğunu söyledi
“ Anadolu Ajansı’nda veri gazeteciliği için bir editör grubu kuruldu.Türkiye’de gazetecilik anlık olaylar üzerine kurulu. Haber için derinlemesine araştırma yapılmıyor” şeklinde açıklama yapan Çelik,  “Veri gazeteciliği bir dönem boyunca olayların veri üzerinden haberleştirilmesine dayanıyor” diyerek, veri gazeteciliğinin Türkiye’deki durumuna dikkat çekti.
 “Veri gazetecisi olmak isteyen kişilerin haber olacak veriyi tanıması ve belli bilgisayar yazılımlarını amacına uygun bir şekilde kullanması gerekiyor. Ayrıca bu kişilerin internetteki veriyi nasıl toplayacağını, elde ettiği dataları temizlemeyi ve haber oluşturmak için gerekli olanları  ayıklamasını da  öğrenmesi gerekiyor” diyen Çelik, veri gazetecilerinin sahip olması gereken önemli bir özelliğin de gazetecilik eğitimi olduğunu sözlerine ekledi. 
Çelik, “Gazetecinin haber olacak veriyi tanıması lazım” dedi.

Her yerde veri var
      Çelik’in gazetecilerin kendi verilerini oluşturabilecekleri gibi kamu ve özel kuruluşlar tarafından oluşturulan veri setlerini de kullanabileceğini söyledi. Buna göre, TUİK, Maliye Bakanlığı, TBMM gibi kurumluşlar verilerini excel ve cvs dosyası formatından kamuya açık olarak yayınlıyor. Bununla birikte veri üzerine çalışan bazı sivil toplum kuruluşları ve şirketler, para karşılığında veri seti satıyor.
       “Geleneksel gazetecilik son bulmaz”
     Avrupa ve ABD’de veri gazeteciliği alanında birçok çalışma yapılıyor ve bu konuda her yıl ödüllü yarışmalar düzenleniyor. Her ne kadar dijital gazetecilik dünyada popüleritesini artırsa da Çelik, veri gazeteciliğinin  geleneksel gazeteciliğin yerini alamayacağını ifade ediyor. “Günlük haberlere  her zaman ihtiyacımız var. Veri gazeteciliği günlük haberlerin toplamı üzerinden bir youmlama yapıyor. Veri gazeteciliği ile klasik gazetecilik birbirini destekleyen iki alan olarak görülmeli.”
             Rakamlar yalan söylemez
            Çelik, internette muazzam bir enformasyon borbardımanı olduğunu belirterek, veri kaynağı ararken filtrelemenin önemini vurguyor. “ Örneğin gazeteci hak ihlallerine dair bir araştırma yapılacaksa, filtreleme yöntemlerini kullandığı takdirde ‘hak ihlalleri pdf” araması ile bir milyon sonuç yerine işe yarayabilecek 200 veya 300 sonuç bulur.”
            “Rakamlar yalan söylemez, siz rakamlara yalan söyletebilirsiniz” diyen Çelik, internetteki bilgi kirliliğinin manipulasyon için kullanıldığının d altını çizdi. İyi bir veri gazeteciliği projesinde açık veri kaynağı verilerek bilginin doğruluğu adına şeffaflık sağlandığını belirten Çelik iyi bir veri projesinin toplumda farkındalık yaratmak için kulanıldığını söyledi.
Hasan Sait Ölmez, “4. Sanayi devriminin odak noktasında veri var” dedi.

            4. Sanayi Devrimi’nin merkezinde veri var
Sabancı Üniversite’sinde öğretim üyesi olan Hasan Sait Ölmez, veri kümeleri ve veri setleri oluşturma adına dersler veriyor. Ölmez,  veri madenciliği yaparken hangi konuda analiz yapılacağı belirlenip ona göre önemli veriler seçilmesine dikkat çekiyor: “Sosyal medyadan halkla ilişkiler çalışmalarına, finans sektöründen sanayiye kadar artık her yerde veri kullanılıyor.”
Ölmez, Türkiye’de veri sıkıntısının olmadığı ve özellikle belediyelerde çok fazla verinin kullanıma açıldığını söylüyor: “Bununla birlikte verinin neye benzediğinin belirlenmesi görselleştirilmesi adına çok büyük önem taşıyor.“
”4. Sanayi Devrimi’nin odak noktasında veri var. Bilgisayarlar hala yerini koruyor olsa da verinin hakim olduğu ve verilerle kararların alındığı bir faza giriyoruz” diyen Ölmez, verilerle çalışmaya hakim olmanın günümüz ve gelecek için önemini vurguladı.

Haber: Faruk Aydıner

25 Mart 2018 Pazar

Balıkçılarla Galata Köprüsü'nde

     Galata Köprüsü'nde balıkçılarla sohbet ettik. Bir günleri nasıl geçiyor? Balıkçılar ne sıklıkla buraya geliyorlar? 


     Her gün Galata Köprüsü'nde gördüğümüz balıkçılar niye bu mekanı tercih ediyorlar? Bir gün boyunca neler yapıyorlar. Onlara sorduk.

    

10 Mart 2018 Cumartesi

Doğa Ana Gaia, sadık yar toprak ve mikrop kardeş

    Araştırmalar son elli yılda yaşadığımız öğrenme bozuklukları ve depresyon vakalarındaki yükselmenin doğa ve içindeki toprakla fiziksel bağımızı azaltmış olmamızla bağlantılı olabileceğini gösteriyor. Her geçen gün teknolojiye daha bağımlı hale geliyor ve kapalı mekanlara kendimizi hapsediyoruz. Hareketsiz geçen hergün biraz daha halsiz hissetmeye başlıyoruz. Hafızamız zayıflıyor ve öğrenme güçlüğü yaşıyoruz. Peki bize neler oluyor?


        Yeşil alanların ve hayvanların yaşama alanlarının dikkatsizce  yok edilmesi ile birlikte  şehir insanı Doğa Ana Gaia ve onun toprağı ile bağlantısı kesik olarak yaşıyor. Bilim insanlarının keşfettiği yeni verilere göre ‘hijyenik hayat’ tarzımız ve ‘kirlenmek’ kavramından uzaklığımız bazı yan  etkileri de beraberinde getiriyor. Araştırmalara göre çevremizden aldığımız milyonlarca bakterinin vücut, zihin ve duygularımız üzerinde  olumlu etkileri var. Doğadan uzak steril ortamlarda yaşadığımız için bu faydalardan mahrumuz. Sağlıksız beslenme ise vücudumuzun gıdasız kalmasına sebeb oluyor. Marketlerden aldığımız işlenmiş ve kimyasal katkı maddeleri içeren gıdalar vücudumuzu tokside ediyor. Tüm bu süreçler yaşlanma sürecini hızlandırıyor. 

Doğa Ana Gaia'ya ve kendimize zarar veriyoruz.


     Nedir bu gerginlik?


    Öte yandan toprakla meşgul olan insanların daha dingin ve mutlu olmasıyla birlikte bilim insanları doğal yaşam ve organik beslenmeyi mercek altına aldı. Bununla birlikte kanser uzmanları dahil birçok araştırmacı bakterilerin üzerimizdeki etkilerini incelemeye başladı. Araştırmalar özellikle baı bakterilerin daha olumlu bir ruh hali, ansiyete oranında düşüş  ve beyinsel aktivitelerde kalıcı iyileşmeye yol açtığını gösteriyor. Tüm bu olumlu etkilerin mutluluk ve gençlik hormonu olarak bilinen serotonin hormonunun beyindeki salgısında dikkate değer artışın oluşmasıyla alakalı olduğu düşünülüyor. Akciğer kanseri hastalara direk verilen belli başlı pasifleştirilmiş bakteri formlarının enjekte edilmesiyle hayat kalitesinde artış, mide bulantısı ve ağrılarda ise azalma gözlenmiş ki kanser tedavisinde mikrop kullanımı yeni bir tedavi yöntemi. Hatta bazı kanser doktorları kanser oranlarındaki artışı sağlıksız beslenme yanında aşırı hijyenik ve yapay yaşam koşullarına bağlıyor.

Doğa ile barışmak sağlıklı bir hayatın kapısını açmaktır.


   Günümüzde Tıp, bakterileri yararlı ve zararlı olarak ikiye ayırıyor. İnsan vücüdundaki hücre sayısı, insanın içinde ve derisinde yarayan bakteri sayısından fazla değil. Bugün bağırsaklarda yaşayan bakterilerin sindirimden hormon üretimine kadar faydası olduğu biliniyor. Mutluluk hormonu seretoninin çoğu beyinde değil, bağırsaklarda üretiliyor. Bağırsaklar, bağışıklık ve hormonal sisteme katkısı dolayısıyla ikinci beyin "Solar Plexus" olarak adlandırılıyor. Bağırsakların bu şekilde çalışmasına en önemli katkılar tabiki faydalı mikrop kardeşlerin sayesinde. Bu faydalı bakterileri arttıran en önemli besinlere örnek olarak prebiyotikler; ev yapımı yoğurt, kefir ve turşu verilebilir. 

Doğa Ana Gaia ve sadık yar toprak ile barışmak insana sağlık ve mutluluk getirir.


    Modern tıbba alternetif Çin Tıbbı’nda ise toprak insanın üzerinde biriktirdiği tüm içsel ve dışsal olumsuz enerjileri atmak için bir topraklama aracı. Meditasyonun amaçalarından biri de topraklanmadır ki doğal bir ortamda, en azından mümkünse çayırda çimende yapılması tavsiye edilir. Çin Tıbbı'nda su da toprak gibi topraklama özelliğine sahibtir.

   Daha sağlıklı ve mutlu olmak için Doğa Ana Gaia ile barışmak zorundayız. Sadık yar toprak üstünde yalın ayak yürüyüş veya doğanın içinde derin bir nefes faydalı bakterilerin vücuda geçmesine yardımcı olur, gerçek organik meyve ve sebzelerin sağladığı gibi. Doğaya ve doğal beslenmeye yeniden bir dönüş Doğa Ana Gaia'ya, sadık yar toprağa ve iyi niyetli mikrop kardeşlere olduğu kadar kendimize de vefa olacaktır. 


6 Mart 2018 Salı

Geldik, gördük, denedik: Diksiyon kursunda bir gün

     Başarılı bir hayatta güzel konuşmak önemli ise diksiyon dersi kesinlikle almalıyım diyerek bu eğitimden mahrum kalmamalıyım dedim kendi kendime. Peki nasıldır bu diksiyon dersi?

    Herkes kendini geliştirmek ve gerek şahsi hayatında gerekse iş hayatında etkileyici olmak ister. Mesele kendini geliştirmek olunca ilk aklıma gelen ofis programlarıyla birlikte  diksiyon eğitimidir. Diksiyon dersine gittiğimde neler konuşulacağını çok merak ediyordum. Ama ses eğitimi konusunda yardımcı olucağından emindim. Derse gittiğimde çok genç bir diksiyon hocasıyla karşılaştım. Kendisi ayrıca sahne alan bir tiyatro ve performans sanatçısıydı. Derslerde esprilerle insanları rahatlatıyordu. Bize devamlı rahatlamamızı içimizden geldiği gibi davranmamızı öğütlüyordu. 


Diksiyon güzel konuşma sanatıdır.

    Diksiyon basitce ses kullanma ve güzel konuşma üzerinedir. Hocanın en çok verdiği örneklerden biri bebekler bir diğeri de Hitler'di. Minicik bebeğin tüm evi inletecek kadar nasıl sesi çıkar? Çünkü diyaframını kullanır. Çoğu insan yaşı ilerledikçe stress ve toplumsal kabul endişeleri gibi duygularla diyaframını kullanmayı unutur veya farkında olmadan bırakır. Sesinin etkileyiciliği ve gürlüğünü kaybeder. Hitler çok derin analizler yapmıyordu konuşmalarında. Çok tutarlı konuşmalar da yaptığı iddia edilemez. Adam diyaframını kullanıyor. Seslerin üstüne üstüne basıyor ve sonunda kalabalıklarda duygusal mesajlar aracılığı ile hayranlık duygusu oluşturuyordu. 
    Hoca, pratik konuların yanında  meditasyondan sufizme ve hatta terapilerde bile kullanabilen nefes-diyafram egzersizleri kadar değişik konulardan bilgiler veriyor, egzersizler yaptırıyordu. Ses çıkartılan egzersizlerde yerlere yatıyorduk gülmekten. Çünkü burnundan nefes almadan veya burnunu tutarak ağzından nefes verirken veya ses çıkartırken çok farklı oluyordu. Hele çıkan sesler garipse veya benimki gibi mekanik-robotsu bir vaziyet alabiliyorsa insana gülmekten başka ne görev düşebilir? Egzersiz sırası sınıfın önünde bana gelince gülmekten hiç bir zaman egzersizi bitiremiyordum. Hoca da herkese bir daha yap diye israr ederken bana çok rica etmeyi bırakmıştı. 


Diksiyon sağlıklı ve başarılı bir hayat için bir anahtar gibidir.

    Diyafram ile nefes alırken bir büyük piyanoyu diyaframıyla oynatabilen operacılardan hocanın bahsetmesini hala unutmadım. Nasıl unutulur ki? Bir de hoca bazı yüz kasları egzersizleri göstermişti ki sadece konuşma güzelliğini değil ayrıca yüz güzelliğini artırıp kırışık yok edici ‘U-X’ egzersizleri. Hala daha aklıma geldikçe yapıyorum  insanı ne kadar delice gösterse de! Diksiyon sesimizi güzel kullanmak ve bazı özelliklerimizi artırmak için bu kadar iyi bir ders ise niye ıskalayayım diyorum. Kendime hala daha bir boş vakitte gitsemde diksiyon ve nefes üzerine kitap alsam, egzersizlere hep devam etsem diyorum. Güçlü bir diyafram kası ile ses daha güçlü çıkar. Daha iyi ve derin nefes alınır. Diksiyon güzel konuşma sanatıdır ve iletişimi güçlendirir. İnsan kendini daha iyi ifade etme imkanı bulur. Bu da bireylere başarı getirir. Zaten bilimsel olarak da dik durup iyi nefes almak depresyon karşıtı ve sağlıklı olma sebebi olarak geçmişken diksiyon dersi ve nefes egzersizleri göz ardı edilmemeli.