Veri gazeteciliği projeleri yapan Melih Cılga hak temelli habercilik yapmak adına Suriyelilerle alakalı projelere imza atıyor. Hak temelli habercilikte ayrımcılık yapmadan her kesimin sesinin duyurulmasını belirten Cılga, ana akım medyanın bu konuda zayıf olduğunu savundu.
Cılga, veri gazeteciliğinde aktif olarak proje
üretirken kendini geliştirmeye özen gösteriyor. Veri gazeteciliğinin bir kuşak
önceki araştırmacı gazeteciliğin devamı olduğunu belirten Cılga, daha önce veri
üzerinden pazarlama yaptığı için veri gazeteciliğine aşina olduğunu söylüyor.
2010 yılında katıldığı bir pazarlama konferansında, İngiliz bir uzmandan ilk
defa veri gazeteciliğini duyduğunu sözlerine ekleyen gazeteci, önce veri
güdümlü gazeteciliğin teorilerini ve sonra da pratiğini öğrenmeye başlıyor.
"Hak temelli gazetecilik gündemden düşüyor"
Hak temelli araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’de
hızla gündemden düştüğünün altını çizen Cılga’ya göre Türkiye medyası ucuz
habercilik yapıyor. Cılga, hak temelli araştırmacı gazeteciliğin yeni nesil
versiyonu olan veri gazeteciliğinin Türkiye’de yeterince gelişememesini ise
finansal sorunlara bağlıyor: “Hiç bir medya kuruluşu, ekibini elindeki bütçe
ile haftalarca, aylarca bir tek projeye atayamıyor. Türkiye’de bu alanda
çalışan en fazla 20-30 uzman var.”
Avrupa’da hak temelli
veri gazeteciliğinin çok daha gelişmiş olduğunu belirten Cılga, Türkiye’de veri
gazeteciliği projelerinin daha çok alternatif medyadan ilgi gördüğünü söylüyor.
Veri gazeteciliğin sorgulayan ve araştıran yeni nesil bir okuyucu kitlesinden
gelen taleple ilerleme gösterebileceğini vurgulayan Cılga, “Veri gazeteciliği
Türkiye’de tam müşterisini bulabilmiş değil” diyor.
Melih Cılga, hak temelli veri gazeteciliğinin gelişmesi için stk ve ana akım medyanın tutumunun önemli olduğunu belirtti. |
Kadına karşı şiddet Türkiye'de önemli bir sorun
Cılga, Türkiye’deki en önemli sorunların başında
aile içi şiddet ve kadın cinayetlerinin olduğunu düşünüyor. Konuyla ilgili
Bianet haber portalından birkaç gazetecinin, aylarca bu konu üzerinde
çalıştığını sözlerine ekleyen Cılga, bu gazetecilerin “kadıncinayetleri.org”
isimli internet sitesi ile çalışmalarını görselleştirip sunmalarının önemli bir
hak temelli veri gazeteciliği projesi olduğunu belirtiyor. Cılga, kadın hakları
ile ilgili bu projenin toplumda desteğinin olduğu için bir farkındalık
yarattığını söyledi. Cılga, “Toplumsal farkındalığın ölçüsü ana akım medyada
yer bulmasıdır” diye devam ederken bu projenin üreticilerinin CNN Türk’de
Mirgün Cabas’ın programına katıldıklarını ifade etti.
"Toplumsal farkındalığın ölçüsü, projenin ana akım medyada yer bulmasıdır"
Hrant Dink Vakfı’nın azınlıklarla ilgili “2012
Beyannamesi” ve “Anadolu’nun Kültür Mirası” adlı iki farklı proje yaptığını
açıklayan Cılga, bu projelerin tam bir veri güdümlü gazetecilik örneği olduğunu
belirtiyor. Vakfın, “2012 Beyannamesi” ile el konulan Ermeni Cemaati vakıf
mallarını verileştirdiğini söyleyen Cılga, bu problemin 1970 yıllardan itibaren
hızlanarak devam eden bir problem olduğunun altını çiziyor. Cılga, 2012’den
itibaren AKP Hükümeti’nin bir açılım yaparak devletin el koyduğu vakıf
mülklerini iade etmeye başladığını sözlerine ekledi. Öte taraftan Cılga, “Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı bir proje
Türkiye’de kaç kişiye ulaşabilir?” şeklinde bir soru yönelterek, toplumsal
uyuşmanın olmadığı bir ülkede bu projelerin farkındalık yaratmasının imkansız
olduğunu söyledi.
Cılga,
Manisa’nın Soma ilçesinde üç yüz kişinin ölümüyle sonuçlanan maden kazasının
ardından konuyla ilgili bir veri gazeteciliği projesinin yapıldığını belirtti.
Fakat bu projenin ana akım medyada yer bulmamasından ötürü bir farkındalık
oluşturmadığı da vurguladı. Ana Akım Türkiye medyasının aksine dünyada veri
güdümlü gazeteciliğin giderek daha önemli hale geldiğini söyleyen Cılga, “New
York Times” ve “Washington Post” neredeyse her hafta veri gazeteciliği alanında
proje üretiyor” dedi.
Cılga,
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle ilgili iki proje yaptığını söyledi. Birinci
projesini 4 ayrı kategoriye ayırdığını söyleyen Cılga, şunları kaydetti: "Projenin birinci kategorisi şu soruları içeriyor: 'Nerede hangi Stk kampı var?', 'Her kampta kaç kişi yaşıyor?', 'Kamplarda hangi imkanlar sunuluyor?' Haritalandırma ile görselleştirilen bu projede kampların üstüne tıklayınca, açılan bilgi penceresinde o kamp hakkındaki bilgiler görülüyor. İkinci kategoride şehirlerde yaşayan Suriyeliler, üçüncüde her bir şehirde Suriyelilere karşı yapılan muameleler ve saldırıları işleniyor. Dördüncü kategoride ise Suriyelilerin hangi yollardan Avrupa'ya geçiş yaptığı konu ediliyor.
"Alternatif medya, veri gazeteciliği projelerine önem veriyor"
Cılga, bu projenin Bianet gibi alternatif
mecralarda yer bulsa da ana akım medyada hiçbir zaman karşılık bulmadığını
söyledi. Cılga, ikinci projesinde ise sivil toplum
örgütlerinin Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yaptığı yardımları ortaya
koyuyor. Bazı kurumların hak temelli ve bazılarının da inanç temelli
çalıştığını belirten Cılga, “Hak temelli olanlar ayrım yapmadan herkese yardım
götürmeye çalışıyorlar. İnanç temelli olanlar ise alevi mültecilere mesafeli
olabiliyor” diyerek konuya dikkat çekti.
"Suriyeli mültecilerin yarısı reşit değil"
Cılga,
projelerinin sonunda elde ettiği veriler ilgili şu açıklamaları yapıyor:
“Suriyeli mültecilerin yaklaşık yarışı 18 yaşın altındaki bireylerden oluşuyor.
Bir buçuk milyon çocuktan sadece 250 bini ise eğitim imkanlarından
yararlanabiliyor. Çalışabilecek yaşta olan Suriyelilerin ise sadece on binin
yasal olarak çalışabiliyor ve çok zor şartlarda düşük ücretlerle iş buluyor.”
Cılga, Hrant Dink Vakfı’nın Rum vatandaşlar için
yaptığı hak temelli veri gazeteciliği projesini şöyle anlatıyor: “ Devlet
tarafından Rum vakıflarının hangilerine el konuldu?’, ‘Hangilerine mallarını
iade edildi?’ diye araştırdığım bir dönemde ürettiğim projeyi daha sonra
Rum Patrikhanesi ile paylaştım.” Her şeye rağmen umutlu olduğunu söyleyen Cılga, hak temelli veri
gazeteciliğinde STK ve ana akım medyanın tutumunun önemli olduğunu vurgulayarak
sözlerini bitirdi.
Haber ve Fotoğraf: Faruk Aydıner