Translate

Sayfalar

25 Nisan 2018 Çarşamba

Hak temelli veri gazeteciliği


Veri gazeteciliği projeleri yapan Melih Cılga hak temelli habercilik yapmak adına Suriyelilerle alakalı projelere imza atıyor. Hak temelli habercilikte ayrımcılık yapmadan her kesimin sesinin duyurulmasını belirten Cılga, ana akım medyanın bu konuda zayıf olduğunu savundu.


Cılga, veri gazeteciliğinde aktif olarak proje üretirken kendini geliştirmeye özen gösteriyor. Veri gazeteciliğinin bir kuşak önceki araştırmacı gazeteciliğin devamı olduğunu belirten Cılga, daha önce veri üzerinden pazarlama yaptığı için veri gazeteciliğine aşina olduğunu söylüyor. 2010 yılında katıldığı bir pazarlama konferansında, İngiliz bir uzmandan ilk defa veri gazeteciliğini duyduğunu sözlerine ekleyen gazeteci, önce veri güdümlü gazeteciliğin teorilerini ve sonra da pratiğini öğrenmeye başlıyor.


         "Hak temelli gazetecilik gündemden düşüyor"


 Hak temelli araştırmacı gazeteciliğin Türkiye’de hızla gündemden düştüğünün altını çizen Cılga’ya göre Türkiye medyası ucuz habercilik yapıyor. Cılga, hak temelli araştırmacı gazeteciliğin yeni nesil versiyonu olan veri gazeteciliğinin Türkiye’de yeterince gelişememesini ise finansal sorunlara bağlıyor: “Hiç bir medya kuruluşu, ekibini elindeki bütçe ile haftalarca, aylarca bir tek projeye atayamıyor. Türkiye’de bu alanda çalışan en fazla 20-30 uzman var.”

       Avrupa’da hak temelli veri gazeteciliğinin çok daha gelişmiş olduğunu belirten Cılga, Türkiye’de veri gazeteciliği projelerinin daha çok alternatif medyadan ilgi gördüğünü söylüyor. Veri gazeteciliğin sorgulayan ve araştıran yeni nesil bir okuyucu kitlesinden gelen taleple ilerleme gösterebileceğini vurgulayan Cılga, “Veri gazeteciliği Türkiye’de tam müşterisini bulabilmiş değil” diyor.

Melih Cılga, hak temelli veri gazeteciliğinin gelişmesi için stk ve ana akım medyanın tutumunun önemli olduğunu belirtti. 


      Kadına karşı şiddet Türkiye'de önemli bir sorun


     Cılga, Türkiye’deki en önemli sorunların başında aile içi şiddet ve kadın cinayetlerinin olduğunu düşünüyor. Konuyla ilgili  Bianet haber portalından birkaç gazetecinin, aylarca bu konu üzerinde çalıştığını sözlerine ekleyen Cılga, bu gazetecilerin “kadıncinayetleri.org” isimli internet sitesi ile çalışmalarını görselleştirip sunmalarının önemli bir hak temelli veri gazeteciliği projesi olduğunu belirtiyor. Cılga, kadın hakları ile ilgili bu projenin toplumda desteğinin olduğu için bir farkındalık yarattığını söyledi. Cılga, “Toplumsal farkındalığın ölçüsü ana akım medyada yer bulmasıdır” diye devam ederken bu projenin üreticilerinin CNN Türk’de Mirgün Cabas’ın programına katıldıklarını ifade etti.

     "Toplumsal farkındalığın ölçüsü, projenin ana akım medyada yer bulmasıdır"


     Hrant Dink Vakfı’nın azınlıklarla ilgili “2012 Beyannamesi” ve “Anadolu’nun Kültür Mirası” adlı iki farklı proje yaptığını açıklayan Cılga, bu projelerin tam bir veri güdümlü gazetecilik örneği olduğunu belirtiyor. Vakfın, “2012 Beyannamesi” ile el konulan Ermeni Cemaati vakıf mallarını verileştirdiğini söyleyen Cılga, bu problemin 1970 yıllardan itibaren hızlanarak devam eden bir problem olduğunun altını çiziyor. Cılga, 2012’den itibaren AKP Hükümeti’nin bir açılım yaparak devletin el koyduğu vakıf mülklerini iade etmeye başladığını sözlerine ekledi. Öte taraftan Cılga, “Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı bir proje Türkiye’de kaç kişiye ulaşabilir?” şeklinde bir soru yönelterek, toplumsal uyuşmanın olmadığı bir ülkede bu projelerin farkındalık yaratmasının imkansız olduğunu söyledi.

      Cılga, Manisa’nın Soma ilçesinde üç yüz kişinin ölümüyle sonuçlanan maden kazasının ardından konuyla ilgili bir veri gazeteciliği projesinin yapıldığını belirtti. Fakat bu projenin ana akım medyada yer bulmamasından ötürü bir farkındalık oluşturmadığı da vurguladı. Ana Akım Türkiye medyasının aksine dünyada veri güdümlü gazeteciliğin giderek daha önemli hale geldiğini söyleyen Cılga, “New York Times” ve “Washington Post” neredeyse her hafta veri gazeteciliği alanında proje üretiyor” dedi.

     Cılga, Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle ilgili iki proje yaptığını söyledi. Birinci projesini 4 ayrı kategoriye ayırdığını söyleyen Cılga, şunları kaydetti: "Projenin birinci kategorisi şu soruları içeriyor: 'Nerede hangi Stk kampı var?', 'Her kampta kaç kişi yaşıyor?', 'Kamplarda hangi imkanlar sunuluyor?' Haritalandırma ile görselleştirilen bu projede kampların üstüne tıklayınca, açılan bilgi penceresinde o kamp hakkındaki bilgiler görülüyor. İkinci kategoride şehirlerde yaşayan Suriyeliler, üçüncüde her bir şehirde Suriyelilere karşı yapılan muameleler ve saldırıları işleniyor. Dördüncü kategoride ise Suriyelilerin hangi yollardan Avrupa'ya geçiş yaptığı konu ediliyor. 

    "Alternatif medya, veri gazeteciliği projelerine önem veriyor"


    Cılga, bu projenin Bianet gibi alternatif mecralarda yer bulsa da ana akım medyada hiçbir zaman karşılık bulmadığını söyledi. Cılga, ikinci projesinde ise sivil toplum örgütlerinin Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yaptığı yardımları ortaya koyuyor. Bazı kurumların hak temelli ve bazılarının da inanç temelli çalıştığını belirten Cılga, “Hak temelli olanlar ayrım yapmadan herkese yardım götürmeye çalışıyorlar. İnanç temelli olanlar ise alevi mültecilere mesafeli olabiliyor” diyerek konuya dikkat çekti.

    "Suriyeli mültecilerin yarısı reşit değil"


    Cılga, projelerinin sonunda elde ettiği veriler ilgili şu açıklamaları yapıyor: “Suriyeli mültecilerin yaklaşık yarışı 18 yaşın altındaki bireylerden oluşuyor. Bir buçuk milyon çocuktan sadece 250 bini ise eğitim imkanlarından yararlanabiliyor. Çalışabilecek yaşta olan Suriyelilerin ise sadece on binin yasal olarak çalışabiliyor ve çok zor şartlarda düşük ücretlerle iş buluyor.”

     Cılga, Hrant Dink Vakfı’nın Rum vatandaşlar için yaptığı hak temelli veri gazeteciliği projesini şöyle anlatıyor: “ Devlet tarafından Rum vakıflarının hangilerine el konuldu?’, ‘Hangilerine mallarını  iade edildi?’ diye araştırdığım bir dönemde ürettiğim projeyi daha sonra Rum Patrikhanesi ile paylaştım.” Her şeye rağmen umutlu olduğunu söyleyen Cılga, hak temelli veri gazeteciliğinde STK ve ana akım medyanın tutumunun önemli olduğunu vurgulayarak sözlerini bitirdi.
     
    Haber ve Fotoğraf: Faruk Aydıner

24 Nisan 2018 Salı

Haber odalarında veri projeleri


     Pınar Dağ öncülüğünde 2015 yılının son ayında kurulan Açık Veri ve Veri Gazeteciliği Derneği (AVVG) yeni projeler üretmeye devam ediyor. Dernek verdiği eğitimler ile geleceğin veri gazetecilerini yetiştirmeyi hedeflerken önümüzdeki yıldan itibaren veri gazetecisi olmak isteyen öğrencilere burs imkanı sağlayacak.


            Pınar Dağ, 2013 yılından beri Kadir Has Üniversitesi’nde veri gazeteciliği üzerine ders veriyor. Ayrıca Dağ Medya haber sitesinin ve AVVG’nin de kurucu üyesi olan Dağ, Türkiye’deki veri gazeteciliği projelerinin birçoğuna önderlik ediyor.

Türkiye’de şeffaf demokrasi olgusunu geliştirmek ve veri okuryazarlığını artırmak için AVVG’yi kurduklarını söyleyen Dağ, derneğin üyeleri arasında akademisyenler, sivil toplum kuruluşları üyeleri ve gazetecilerin çoğunlukta olduğunu söylüyor. Veri güdümlü projeler için 600 başvuru aldıklarını belirten Dağ, 400 kişinin eğitimlere kabul edildiğini ve sonrasında 26 veri güdümlü projenin ortaya çıktığını açıkladı. Dağ’ın ifadesine göre veri gazeteciliği eğitimleri genel olarak beş önemli başlık içeriyor. Bu başlıklar; verinin tanımı, veri gazeteciliği, veri analizi, veri görselleştirme ve veri hikayeleştirme olarak sıralanıyor.

Pınar Dağ, "Veri gazeteciliği, araştırmacı gazeteciliktir" dedi.


Mevzuat Yetersiz


Dağ, Türkiye’nin bilgi itoplumuna dönüşümünün bitmediğini söyleyerek Türkiye’nin  henüz kurumlarıyla veriyi depolayıp paylaşma adına bir mevzuat geliştirmediğini açıkladı: “Türkiye’de veri sıkıntısı yok ama veriyi açma ve veriden değer yaratma adına veriyi kullanan kitle az. Devlet sistematik bir şekilde veriyi açmaya kalkarsa sorunlar ortadan kalkar’’ diye devam etti. Dağ sorunu özetlerken, “Şeffaf toplum olabilmemiz için halkın bu şeffaflığı talep etmesi gerekiyor’’ dedi. Dağ, akademi, sivil toplum kuruluşları ve devletin birlikte hareket etmesinin gerekli olduğunu belirtti.

Türkiye’de yeterli sayıda veri gazeteciliği bilen eğitimci yok


Dağ, Türkiye’de veri gazeteciliği üzerine akademisyen ve bağımsız uzmanların yetersiz olduğunun altını çizdi. Veri okumayı bilmeyen akademisyenlerin bu eğitimi veremeyeceğini belirten Dağ, ‘’Veri okuryazarı veriyi nerede bulacağını bilen, veriyi analiz edebilen ve sonrasında veriden değer yaratabilen kişidir’’ dedi. Dağ veri gazeteciliğinin üniversitelerdeki müfredata çeşitli yollardan girebilse de üniversitelerde bir dönem boyunca veri gazeteciliği dersi verilmediğinin altını çizdi. Dağ, Harvard, Stanford, Londra Şehir Üniversitesi ve Hollanda’da Tilburg üniversitesinin veri gazeteciliği eğitimi verdiğini eklerken, “Veri gazeteciliği teori ile yürüyecek bir şey değil. Öğrencinin de pratik yapması lazım’’ dedi. Dağ, “İletişim fakültesine tekrardan istatistiğin dönmesi gerekiyor’’ açıklamasını yaparken bunun verinin işlenmesi ve görselleştirilmesi adına çok önemli olduğunu söyledi.

Veri gazeteciliği araştırmacı gazeteciliktir


Dağ, veri gazeteciliğinin klasik gazetecilik, kitle kaynağı üzerinden gazetecilik, snapchat gazeteciliği gibi değişik haber alma yöntemlerinden ayrılmaması gerektiğinin altını çizerken verinin bir kaynak olarak haberciliğin bir parçası olduğunun altını çizdi. Dağ “İyi bir araştırmacı gazeteci olmak için veri gazetecisi olmak gerekiyor. Veri gazeteciliği araştırmacı gazeteciliğin üst tanımı. Çevrim içi araçlarla araştırmacı gazetecilik hızlanıyor ve kaynak doğrulama daha güvenilir bir şekilde oluyor. Veri gazeteciliğinde daha çok hüner gerekiyor ve bunun için veri üzerindeki çalışmaların her safhası için ayrı bir araç var.”

Veri gazeteciliğinin en önemli kısmı veriyi hikayeleştirme


Dağ, veri gazeteciliğinde araçlardan daha çok veriyi haberleştirmenin önemli olduğunu vurguluyor: “Veriyi hikayeleştirirken kamu yararı taşıyan iyi bir haber ve içerik üretmek gerekli. Birkaç farklı kaynaktan veri toplarken veri gazetecilerinin şüpheci olması gerekiyor.”

 Veri gazeteciliğinin uluslararası ağları var


AVVG,  Küresel Veri Okulu'nın  (School of Data) Türkiye’deki bir partneri olarak çalışmalarına devam ediyor. Dağ, gerek Dağ Medya bünyesindeki gerekse dernek bünyesindeki çalışmalarında ulusal ve uluslararası fonlardan destek alıyor. Yaptığı bir eğitim projesi için 25 bin sterlin miktarında destek aldıklarını ifade eden  Dağ, dernek çatısı altında 2017'de de yeni açık veri alanında projeler üreteceklerini belirtiyor.

Veri gazeteciliğinde bağımsızlık önemli


AVVG’de yönetim kurulu üyesi olan Saadettin Demirel; veri gazeteciliğinde bağımsız olmanın önemine dikkat çekerken, veri gazetecilerinin kendi fonlarını oluşturmaları gerektiğini ve sivil toplum kuruluşları ile dayanışma içinde bulunmak zorunda olduklarını söyledi. Kadir Has Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Yeni Medya bölümü mezunu olan Demirel fon bulmak için ulusal ve uluslararası birçok sivil toplum kuruluşunun olduğunu kaydetti.

Sadettin Demirel, "Veri gazeteciliğinde kişisel öğrenim esastır" dedi.


“Veri gazeteciliğinde kişisel öğrenim esastır”


 Demirel, en popüler çevrimiçi veri aracının “ Google Trends” olduğunu söylerken, bu araçla güncel olaylarının dinamiklerini analiz edebildiğini sözlerine ekliyor.  Bununla birlikte Demire, ilnternetteki açık derslerden ve Youtube’daki öğretici videolardan çok şey öğrendiğini ekliyor: ‘’Kişisel öğrenim süreci veri gazeteciliğinde çok önemli bir yer tutuyor. Bu işi yapmak isteyen insanlar, yeni projeleri ve ilgili blogları takip edebilir.

Daha önce Twitter için bir şeffaflık raporu hazırlayan Demirel,  bu kapsamda 2014-2015 yılları arasında hangi ülkelerin Twitter’da en çok içerik kaldırma talebinde bulunduğunu incelediğini  ifade ediyor. Demirel’in raporuna göre Türkiye birinci en çok içerik kaldırma talebi ile birinci sırada yer alıyor. Türkiye’yi sırasıyla, Rusya, Brezilya ve Fransa’nın takip ettiğini belirtti.

Veri Gazeteciliğinde halkın talebi önemli


Türkiye’de veri gazeteciliğine çok büyük bir ihtiyaç duyulduğunun altını çizen Demirel, veri gazeteciliğinin gelişmesi için okuyucu kitleden talep gelmesinin gerekli olduğuna inandığını söyledi: “Veri gazeteciliği projelerinin sonuna yazılımcıların kullandığı ‘’GitHub’’ linkleri ekleniyor. Bu sayede başkaları da kullanılan verilere ulaşabiliyor ve hatta kendi projelerinde kullanabiliyor.”

            Veri gazeteciliği için İngilizce bilmek önemli


Veri gazeteciliği eğitimi alan ve Dağ Medya’da staj yapan Arel Üniversitesi Gazetecilik bölümü son sınıf öğrencisi Hatice Temiz, Türkiye’de kütüphanelerin durumu ve trans birey cinayetleri üzerine veri güdümlü haber projeleri üretiyor. Temiz “Araştırdıkça daha çok kaynak buluyorsunuz. Ürettiğiniz projelerin kamuoyunda yankı bulması size mutlu ediyor” diyerek veri gazeteciliğine olan ilgisini dile getiriyor.

Hatice Temiz, veri gazeteciliği için İngilizce bilmenin önemini vurguladı.


Dünyada en çok trans cinayetinin Brezilya, Avrupa ve Türkiye’de gerçekleştiğini vurgulayan Temiz, projesinin bazı LGBT örgütleri ve haber siteleri tarafından kullanıldığını açıkladı. Temiz, veri gazetecisi olma yolunda çok büyük adımlar atmasına rağmen İngilizce bilmemesinin onu kısıtladığını ifade etti. Temiz, “ Veri gazeteciliği alanındaki çevrim içi eğitimler ve araçların birçoğu İngilizce dilinde yayınlanıyor. Bu yüzden veri gazetecisi olmak isteyen kişilerin kendilerini geliştirebilmeleri için yabancı dil bilmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum.” diye ekledi.

Haber ve Fotoğraf: Faruk Aydıner

4 Nisan 2018 Çarşamba

Veri gazeteciliği haber odalarını değiştiriyor


      Son yüzyıldaki teknolojik ve dijital gelişmelerle, gazetecilik kavramı değişiyor. Gazeteciliğin yeni çağa ayak uydurması sonucunda ortaya çıkan veri gazeteciliğinde, 5N1K metin ve fotoğrafın yanı sıra, grafiklerle, kodlarla ve haritalarla ifade ediliyor. 



    Veri gazetecisi olarak “Br.data” haber portalında çalışan Steffen Kühne, veri ile gazeteciliğinin haber odalarını değiştirdiğini vurguladı. Kühne, haber odalarında iş bölümünün devam ettiğini fakat yine de haber odalarında çalışan herkesin biraz dahi olsa yazılım, tasarım ve klasik gazetecilik bilmesinin önemine dikkat çekti.

    Steffen Kühne, uzun süredir yazılım geliştirici ve veri gazetecisi olarak Almanya’daki “Br.data” da çalışıyor. Steffen Kühne, “Veri gazeteciliğinde her zaman numaralara ve istatistiklere dayanan veri setleri ile uğraşmanız gerekli” derken günümüzde her zaman olduğundan daha fazla veri olduğundan, bu kadar veri ile baş etmek için veri gazetecilerinin bazı yetenek ve vasıfları kazanmalarının zorunluluğunun altını çizdi. Kühne, veri gazeteciliğinin aslında “wikileaks” belgelerinden çok daha önce 1960’lı yıllarda ortaya çıktığını söylerken, veri gazeteciliğinin klasik gazeteciliğe bir çok faydası olduğunu belirtti.

    Veri gazeteciliği daha tarafsız


    Kühne, veri gazeteciliğinin en büyük getirisinin tarafsızlık ve şeffaflık olduğunun altını çizerken rakamlar ve istatistikler ile çalışırken proje sonunda kullandığınız verileri paylaştığınız için haberin çok nesnel bir formda olduğunu söyledi.

    Kühne, veri gazetecisi olarak hem sosyal bilimler hemde istatiksel bilimler hakkında bilgi sahibi olunmasının önemini vurgularken veri gazeteciliğini toplumsal tartışmalar ve sorunlar hakkında tamamen nesnel olan tespitlerin yapılabileceğini vurguladı. Avrupa’da güncel olan en büyük tartışmalardan birinin Suriyeli Göçmenler olduğunun altını çizen Kühne, veri gazeteciliği ile inkar edilemez sonuçlara ulaşıldığının ve bunun veri gazeteciliğinin en önemli getirilerinden biri olduğunu belirtti.

    Veri gazeteciliği dijital teknoloji, istatistik ve sosyal bilimlerin kombinasyonudur


    Steffen Kühne, “Eğer veri gazetecisi olacaksanız, programlama veri kullanımı ve projede kullanılacak veri seti oluşturmak için esastır. İstatistik ise elinizdeki veri seti üzerinde analiz yapmanızı sağlar. Veri gazeteciliğinden elde edilen sonuçları sunulabilir yapmak için tasarım bilmek ve sorunsalı hikayeleştirerek klasik gazetecilik ve sosyal bilimlerden yararlanmak gereklidir” dedi. Kühne, “Eğer tüm proje sunumunuz yazılı metin olacaksa bile yine de istatiklerden yararlanarak hikayenin iç yüzüne bakmak gereklidir” diye belirtti. 

  Verilerden hikaye çıkartmanın iki yolu var


     Birinci hikayeleştirme yöntemi; sorunsalın üzerine kesin bir araştırma sorusu belirlemek gerektiğini vurgularken, “Araştırma sorusu belirlendikten sonra bu soruyu cevaplamak için veri bulup bu verileri analiz etmek gereklidir” dedi.

    Steffen, ikinci hikayeleştirme yöntemi olarak verinin yanında klasik gazetecilik kaynaklarına bakılarak araştırma sorusuna cevap bulunması olduğunu söyledi. Kühne, “Bunun için bilimsel makaleler ve gazeteler kullanılabilir” dedi. Kühne, sözlerine “Sahaya röportaj için araştırmacı gazetecilerin yollanması gereklidir”  diyerek devam etti.

   Kühne veri gazetecilerinin araştırmalarında şu soruları kendilerine sorması gerektiğini belirtti: “Elimdeki verilere güvenebilir  miyim?”, “Sahada röportaj yaptığım kişiler haberin tüm ayrıntılarına cevap olacak verileri sağladı mı?”. Steffen Kühne; veri kaynağı bulurken, hükümet verilerinin çoğunlukla en güvenilir kaynaklardan biri olduğunu vurguladı. Kühne, haberi hikayeleştirirken “Bu hikayede güncel olan toplumu ilgilendiren ne var?” diye sorulmalı diye ekledi.

“Ben veri gazeteciliğinin sadece tüm gazetecilere yardım eden çevrimiçi veya çevrimdışı araçlar koleksiyonu olduğuna inanıyorum” dedi.


   Veri gazetecileri farklı bakış açısı üreten kişilerdir


    Kühne, “Eğer toplumsal bir sorun varsa, veri gazetecileri toplumun sahip olduğu genel yargılara teslim olmadan farklı bakış açıları üretebilen kişiler olmalıdır” dedi. Kühne sözlerine şöyle devam etti: “Sadece veri setlerine gömülmeden doğruca sorun hakkında saha çalışması önemlidir. Eğer elinizde Avrupa’da fakirlik üzerine veri seti varsa, öncelikli olarak en fakir ve en zengin bölgeleri tesspit etmeniz gerekir”. Bu aşamadan sonra araştırmacı gazeteci olarak klasik yötemler de kullanılmalıdır. Kühne, “Daha iyi bir gazeteci olmak için veri size yardım eder” derken veriden hikaye çıkartıken konu hakkında uzman kişilerin görüşlerinden faydanılabileceğinin altını çizdi.

    Veri gazeteciliğinde hikayenin sunulması eldeki verilere göre değişir


    Kühne, “Hikayenin konusu ve eldeki verilerin türü haberin grafik, metin veya harita olarak  hangi biçimde sunulması gerektiğini belirler.” diye sözlerine devam etti. Kühne, gazeteciliğin özünün veri gazeteciği veya klasik gazetecilik olarak ayrılamayacağının altını çizdi. Kühne, “Ben habercilik yönüyle asla veri gazeteciliğin yeni bir tür olduğunu söylemem” derken “Ben sadece veri gazeteciliğinin tüm gazetecilere yardım eden çevrimiçi veya çevrimdışı araçlar koleksiyonu olduğuna inanıyorum” diye sözlerine devam etti. Kühne, en çok kullandığı yazılımın Java olduğunu söylerken bazı önemli veri araçları şöyledir: İmport.io veri kazıma , open refine veri temizlemek ve formatını değiştirmek , Tabula Pdf dosyasından veri kazımak , R istatiksel analiz yapmak , Excel ve Google Spreedsheet veri tabanı oluşturmak , Document Cloud veri analizi yapmak için kullanılır.

    Veri gazeteciliği haber odalarını değiştiriyor


    Kühne, veri gazeteciliğinin haber odalarına birçok değişiklik getirdiğini belirtirken “Bence basın odaları için en önemli değişim birbirinden ayrı bölümlerin beraber çalışmasıdır” dedi. Kühne,bu sayede gazeteciler, programcılar ve grafikerler beraber program geliştiriyor diye sözlerine devam ederken yine de verinin haberleştirilmesinde belirleyici olanın klasik gazetecilik eğitimi olanlar olduğunun altını çizdi.

    Veri gazeteciliğinin etkisi klasik gazetecilikten farklı olmayabilir


    Steffen Kühne, eğer okuyunun farkındalığı yoksa herhangi bir makale ile veri gazeteciliği ile yazılan bir makale arasında fark olmayacağının altını çizerken, görselleştirilmiş veri projelerinin bir konu hakkında araştırmayı sevmeyen okuyucular üzerinde etkili olamayacağını söyledi. Kühne, “Veri gazeteciliği ile üretilen hikayelerin klasik gazetecilik ile üretilen makalelerden bir farkı olduğunu düşünmüyorum” derken, yine de Washington Post gibi gazetelerin veri kullanarak büyük gazetecilik projeleri ürettiğini sözlerine ekleyerek devam etti.

  Haber: Faruk Aydıner

1 Nisan 2018 Pazar

Uluslararası Veri Projeleri


    Nación Costa Rica’da araştırmacı veri gazetecisi olarak çalışan Hassel Fallas’ın, ulusal ve uluslararası veri güdümlü proje yarışmalarında birçok ödülü bulunuyor. Veri gazeteciliğinde takım çalışmasının önemine vurgu yapan Fallas, bu alanda kariyer yapmak gazetecilere matematik korkularını yenmelerini ve dijital dünyayı yakından takip etmelerini öneriyor.


            Fallas, 16 yıldır gazetecilik ve editörlük yapıyor. Şu anda La Nación Costa Rica’da araştırmacı veri gazetecisi olarak çalışan Fallas, Alcalá de Henares Üniversitesi’nde dijital gazetecilik eğitimi aldığını belirtiyor.

             Fallas araştırmacı veri gazetecisi olarak kamu yararı güden projeler yapıyor. Veri gazeteciliğinin geleneksel araştırmacı gazetecilik, veri madenciliği, istatistik ve bilgisayar mühendisliğinin bileşkesi olduğunu aktaran. Fallas, projelerini hem masaüstü bilgisayarlar hem de cep telefonlarında desteklenebilecek şekilde tasarladıklarını, böylelikle birçok arayüzden okuyucu-kullanıcı kitlesine ulaştığını ifade ediyor.

Fallas, projelerini şöyle sıraladı: “Kayıp Hafıza”

Fallas’ın  bu projesi beş ayrı ülkede çalışan uluslararası ülkede yürütülüyor ve projede Latin Amerika’daki kültürel miras kaçakçılığına odaklanılıyor: “Bulduğumuz kaçakçılık ağı antika kaçakçılarını, politikacıları ve Buenos Aires’ten Guatemala’ya kadar uyuşturucu çetelerini kapsıyordu. Bu proje, büyük miktarda veri kullanarak yapılan ilk kültür kaçakçılığı projesi.” Fallas, projenin 2016 Latin Amerika Araştırmacı Gazetecilik Ödülünü 3. Sıradan kazandığını sözlerine eklemeyi unutmadı.

    “Senin Kariyerin, Senin Geleceğin”

Fallas, bu projeyle  veri görselleştirme ve veriden hikaye üretme adına gençlere eğitim ve bilgilendirme yapmayı amaçladıklarını ifade ediyor:“Veri gazeteciliği ile ne kadar para kazabilirim?’, ‘ Veri gazeteciliği öğrenen çok insan var mı?’, ‘ Veri gazeteciliğinin geleceği parlak mı?’ gibi sorulara bu projede cevap verdik.”

“Costa Rica’nın Gizlenmiş Benzin Fiyatı”

Bu projesi ile benzin üzerinden uluslararası çıkar ilişkilerini ortaya koyan Fallas, çalışmasıyla 2016 Veri Gazeteciliği Ödülü’ne sahip olduğunu belirtiyor.  

“Veri gazeteciliği haberin doğruluğuna dair okuyucu-kullanıcıya güvence veriyor. Geleneksel gazetecilikte kaynağa giden muhabirin kaynağı şeffaf olmayabiliyor. Fakat, veri gazeteciliğinde kaynak açık olarak paylaşılıyor. Okuyucu hem okuduğu haberi yorumlama hem de kaynağına ulaşıp kendi projelerinde de kullanma imkanı buluyor.” diyen Fallas, geleneksel gazetecilik ile veri gazeteciliği arasındaki farkı ortaya koyuyor.

Fallas, “Veri gazeteciliğinin beş aşaması var. Önce gerekli olan verinin toparlanması gerekiyor. Bu veriler ile veri setleri oluşturuluyor. Veriler internet sitelerinden, STK veya devlet kaynaklarından kazınarak veya indirilerek bulunabilir. Çok farklı yazılımlar kullanarak veri bulmak mümkünken klasik gazetecilikte olduğu gibi röportaj veya araştırma da yapılabilir. İkinci aşamada verilerin temizlenmesi var. İşlenirken yanlış hecelenen isimler ve veriler hatalı sonuçlara götürebilir.

Hassel Fallas “Veri gazetecisi olmak isteyenler matematik korkusunu yenmeli ve eleştirel bir bakış açısına sahip olmalıdır” dedi.

"Kaliteli veri"

 Veri gazeteciliğinde analizinizin kalitesi verinizin kalitesine bağlıdır. Bu işlemlerden sonra projenize bir bağlam oluşturmalı ve şu soruları sormalısınız: Kaynak ne kadar güvenli?  Veri kaynakta ayrıntısıyla verilmiş mi? Verilerde eksiklik var mı? Veri nasıl toplanmış? Veri bana ihtiyacım olan tüm bilgiyi sağlıyor mu?” diye sözlerine devam ederken, bu sorulara bulunan cevapların, kişileri yeni sorular sormaya yönlendirebileceğini belirtiyor.

    Fallas, üçüncü aşamada veri gazetecisinin bağlamları oluşturup değişik kaynaklardan derlediği tüm verileri birleştirip kendi veri setini oluşturması gerektiğinin önemine dikkat çekiyor.

Fallas’ın aktardığına göre, veri gazeteciliği projeleri hazırlanırken dördüncü adım ise veriyi hikayeleştirmek: “Veri setinden çıkarılacak sonuçlarla veri gazetecisinin haberi hikayeleştirmesi gereklidir. Eğer az gelirli toplumsal sınıflarda liseden ayrılma oranını daha fazla bulmuşsanız, bu öğrencilerin okulu bırakınca neler yaşadığını araştırmalısınız ve bu yüzden veri gazeteciliğinin beşinci adımı olan iletişim adımına geçmelisiniz.”

Fallas, veri gazeteciliğinin son aşaması olarak şunları kaydediyor:“İletişim adımı veri görselleştirme, bilgi grafikleri oluşturma, çevrimiçi uygulamalar geliştirme ve en iyi insan hikayesini ortaya çıkarmaktan oluşuyor.”

Fallas, matematiği iyi olmasa bile insanların veri gazetecisi olabileceğini belirtirken, kendisinin de matematikte iyi olmadığını ama yeni nesil gazetecilerin veri ile çalışmaya alışacaklarını ve bir şekilde veriden nasıl bilgiyi çıkartıp haberleştireceklerini bileceklerini söyledi. Fallas, veri gazeteciliği ile birçok şey keşfettiğini ve devamlı proje üreterek, ülkesinde bir dönüşüm yarattığını sözlerine ekledi.

Veri gazeteciliği projeleri için Latin Amerika ve Afrika’da birçok ülkeyi ziyaret eden Fallas, en iyi deneyiminin öğrencilerin veri ile çalışma korkularını yenip gazeteciliğin kalitesini arttıracak çalışmalar yapmalarını görmek olduğunu kaydetti.

Fallas, veri gazetecisi olmak isteyenlerin yalnız kurtlar gibi davranamayacağının altını çizerken, veri gazeteciliğinde takım çalışmasının esas olduğunu vurguladı.Veri gazetecilerinin fikirlerini paylaşarak farklı bakış açıları geliştirebileceklerinin altını çizen Fallas, veri gazetecilerinin, bilgisayar programcıları, yazılımcılar, istatistikçiler, ekonomistler ve tasarımcılar ile arkadaş olmaları gerektiğini sözlerine ekledi. Bununla birlikte ödüllü gazeteci, veri gazeteciliğinde dijital dünyanın yakından takip edilmesinin önemine vurgu yapmayı da ihmal etmedi.

"Matematik korkusu yenilmeli"

“Veri gazetecisi olmak isteyenler, matematik korkusunu yenmeli ve eleştirel bir bakış açısına sahip olmalıdır. Veriyi bulup ondan haber çıkartmak için her yere burnunu sokmalı ve pes etmeden disiplinli bir şekilde çalışmalıdır.”

    Fallas, kendisi için çalıştığı verinin büyüklüğünün önemli olmadığını söylerken, “Yüz veya bin gigabyte bilgi kulağa çok gelse de, kamu yararına veri ile haber üretmek için çok anlamsız olabilir” dedi. Fallas verinin büyüklüğünün kendi başına etkileyici olmadığını, önemli olanın yüzlerce veya milyarlarca veri kaynağından oluşan bir veri seti ile kesin sonuçlara varmak olduğunu ifade etti.

    Haber: Faruk Aydıner

26 Mart 2018 Pazartesi

Haber odalarında veri projeleri

      Son yüzyıldaki teknolojik ve dijital gelişmelerle, gazetecilik kavramı değişiyor. Gazeteciliğin yeni çağa ayak uydurması sonucunda ortaya çıkan veri gazeteciliği, 5N1K ile yazılan metin ve fotoğrafın yanı sıra, grafiklerle, kodlarla ve haritalarla zenginleştirilen yeni nesil gazeteciliği ifade ediyor.

            Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü İnternet Gazeteciliği Anabilim Dalı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tolga Çelik, üniversite bünyesinde veri gazeteciliği üzerine dersler veriyor. Çelik, veri gazeteciliği kavramının ortaya çıkışını şu şekilde açıklıyor:
“2011 yılında ‘Wikileaks’ ile binlerce belgenin ortaya çıkmasıyla veri gazeteciliği süreci başladı. Sızdırılan belgelerin gazeteciler tarafından analiz edilerek işe yarayan bilgilerin ortaya çıkartılması gazeteciliği yeni bir boyuta taşıdı.”
            Çelik, veri gazeteciliğinin ortalama 5-6 yıllık bir geçmişinin olduğunu, Türkiye’de ise bu alandaki çalışmaların daha geç başladığını vurguladı:  “ Türkiye’de veri gazeteciliği alanındaki çalışmalar son 2-3 yılda ivme kazandı. Bununla, birlikte Türkiye’de veri alanında çalışabilecek nitelikli gazeteci sayısı çok az.”      
Çelik, Türkiye'de veri ile çalışabilecek nitelikli gazetecilerin az sayıda oduğunun altını çizdi.

 “Gazeteci veriyi iyi tanımalı”
            Çelik, veri gazeteciliğinin istatistik, bilişim ve gazetecilik alanlarının bileşkesinden oluşan disiplinler arası bir alan olduğunu söyledi
“ Anadolu Ajansı’nda veri gazeteciliği için bir editör grubu kuruldu.Türkiye’de gazetecilik anlık olaylar üzerine kurulu. Haber için derinlemesine araştırma yapılmıyor” şeklinde açıklama yapan Çelik,  “Veri gazeteciliği bir dönem boyunca olayların veri üzerinden haberleştirilmesine dayanıyor” diyerek, veri gazeteciliğinin Türkiye’deki durumuna dikkat çekti.
 “Veri gazetecisi olmak isteyen kişilerin haber olacak veriyi tanıması ve belli bilgisayar yazılımlarını amacına uygun bir şekilde kullanması gerekiyor. Ayrıca bu kişilerin internetteki veriyi nasıl toplayacağını, elde ettiği dataları temizlemeyi ve haber oluşturmak için gerekli olanları  ayıklamasını da  öğrenmesi gerekiyor” diyen Çelik, veri gazetecilerinin sahip olması gereken önemli bir özelliğin de gazetecilik eğitimi olduğunu sözlerine ekledi. 
Çelik, “Gazetecinin haber olacak veriyi tanıması lazım” dedi.

Her yerde veri var
      Çelik’in gazetecilerin kendi verilerini oluşturabilecekleri gibi kamu ve özel kuruluşlar tarafından oluşturulan veri setlerini de kullanabileceğini söyledi. Buna göre, TUİK, Maliye Bakanlığı, TBMM gibi kurumluşlar verilerini excel ve cvs dosyası formatından kamuya açık olarak yayınlıyor. Bununla birikte veri üzerine çalışan bazı sivil toplum kuruluşları ve şirketler, para karşılığında veri seti satıyor.
       “Geleneksel gazetecilik son bulmaz”
     Avrupa ve ABD’de veri gazeteciliği alanında birçok çalışma yapılıyor ve bu konuda her yıl ödüllü yarışmalar düzenleniyor. Her ne kadar dijital gazetecilik dünyada popüleritesini artırsa da Çelik, veri gazeteciliğinin  geleneksel gazeteciliğin yerini alamayacağını ifade ediyor. “Günlük haberlere  her zaman ihtiyacımız var. Veri gazeteciliği günlük haberlerin toplamı üzerinden bir youmlama yapıyor. Veri gazeteciliği ile klasik gazetecilik birbirini destekleyen iki alan olarak görülmeli.”
             Rakamlar yalan söylemez
            Çelik, internette muazzam bir enformasyon borbardımanı olduğunu belirterek, veri kaynağı ararken filtrelemenin önemini vurguyor. “ Örneğin gazeteci hak ihlallerine dair bir araştırma yapılacaksa, filtreleme yöntemlerini kullandığı takdirde ‘hak ihlalleri pdf” araması ile bir milyon sonuç yerine işe yarayabilecek 200 veya 300 sonuç bulur.”
            “Rakamlar yalan söylemez, siz rakamlara yalan söyletebilirsiniz” diyen Çelik, internetteki bilgi kirliliğinin manipulasyon için kullanıldığının d altını çizdi. İyi bir veri gazeteciliği projesinde açık veri kaynağı verilerek bilginin doğruluğu adına şeffaflık sağlandığını belirten Çelik iyi bir veri projesinin toplumda farkındalık yaratmak için kulanıldığını söyledi.
Hasan Sait Ölmez, “4. Sanayi devriminin odak noktasında veri var” dedi.

            4. Sanayi Devrimi’nin merkezinde veri var
Sabancı Üniversite’sinde öğretim üyesi olan Hasan Sait Ölmez, veri kümeleri ve veri setleri oluşturma adına dersler veriyor. Ölmez,  veri madenciliği yaparken hangi konuda analiz yapılacağı belirlenip ona göre önemli veriler seçilmesine dikkat çekiyor: “Sosyal medyadan halkla ilişkiler çalışmalarına, finans sektöründen sanayiye kadar artık her yerde veri kullanılıyor.”
Ölmez, Türkiye’de veri sıkıntısının olmadığı ve özellikle belediyelerde çok fazla verinin kullanıma açıldığını söylüyor: “Bununla birlikte verinin neye benzediğinin belirlenmesi görselleştirilmesi adına çok büyük önem taşıyor.“
”4. Sanayi Devrimi’nin odak noktasında veri var. Bilgisayarlar hala yerini koruyor olsa da verinin hakim olduğu ve verilerle kararların alındığı bir faza giriyoruz” diyen Ölmez, verilerle çalışmaya hakim olmanın günümüz ve gelecek için önemini vurguladı.

Haber: Faruk Aydıner

25 Mart 2018 Pazar

Balıkçılarla Galata Köprüsü'nde

     Galata Köprüsü'nde balıkçılarla sohbet ettik. Bir günleri nasıl geçiyor? Balıkçılar ne sıklıkla buraya geliyorlar? 


     Her gün Galata Köprüsü'nde gördüğümüz balıkçılar niye bu mekanı tercih ediyorlar? Bir gün boyunca neler yapıyorlar. Onlara sorduk.

    

10 Mart 2018 Cumartesi

Doğa Ana Gaia, sadık yar toprak ve mikrop kardeş

    Araştırmalar son elli yılda yaşadığımız öğrenme bozuklukları ve depresyon vakalarındaki yükselmenin doğa ve içindeki toprakla fiziksel bağımızı azaltmış olmamızla bağlantılı olabileceğini gösteriyor. Her geçen gün teknolojiye daha bağımlı hale geliyor ve kapalı mekanlara kendimizi hapsediyoruz. Hareketsiz geçen hergün biraz daha halsiz hissetmeye başlıyoruz. Hafızamız zayıflıyor ve öğrenme güçlüğü yaşıyoruz. Peki bize neler oluyor?


        Yeşil alanların ve hayvanların yaşama alanlarının dikkatsizce  yok edilmesi ile birlikte  şehir insanı Doğa Ana Gaia ve onun toprağı ile bağlantısı kesik olarak yaşıyor. Bilim insanlarının keşfettiği yeni verilere göre ‘hijyenik hayat’ tarzımız ve ‘kirlenmek’ kavramından uzaklığımız bazı yan  etkileri de beraberinde getiriyor. Araştırmalara göre çevremizden aldığımız milyonlarca bakterinin vücut, zihin ve duygularımız üzerinde  olumlu etkileri var. Doğadan uzak steril ortamlarda yaşadığımız için bu faydalardan mahrumuz. Sağlıksız beslenme ise vücudumuzun gıdasız kalmasına sebeb oluyor. Marketlerden aldığımız işlenmiş ve kimyasal katkı maddeleri içeren gıdalar vücudumuzu tokside ediyor. Tüm bu süreçler yaşlanma sürecini hızlandırıyor. 

Doğa Ana Gaia'ya ve kendimize zarar veriyoruz.


     Nedir bu gerginlik?


    Öte yandan toprakla meşgul olan insanların daha dingin ve mutlu olmasıyla birlikte bilim insanları doğal yaşam ve organik beslenmeyi mercek altına aldı. Bununla birlikte kanser uzmanları dahil birçok araştırmacı bakterilerin üzerimizdeki etkilerini incelemeye başladı. Araştırmalar özellikle baı bakterilerin daha olumlu bir ruh hali, ansiyete oranında düşüş  ve beyinsel aktivitelerde kalıcı iyileşmeye yol açtığını gösteriyor. Tüm bu olumlu etkilerin mutluluk ve gençlik hormonu olarak bilinen serotonin hormonunun beyindeki salgısında dikkate değer artışın oluşmasıyla alakalı olduğu düşünülüyor. Akciğer kanseri hastalara direk verilen belli başlı pasifleştirilmiş bakteri formlarının enjekte edilmesiyle hayat kalitesinde artış, mide bulantısı ve ağrılarda ise azalma gözlenmiş ki kanser tedavisinde mikrop kullanımı yeni bir tedavi yöntemi. Hatta bazı kanser doktorları kanser oranlarındaki artışı sağlıksız beslenme yanında aşırı hijyenik ve yapay yaşam koşullarına bağlıyor.

Doğa ile barışmak sağlıklı bir hayatın kapısını açmaktır.


   Günümüzde Tıp, bakterileri yararlı ve zararlı olarak ikiye ayırıyor. İnsan vücüdundaki hücre sayısı, insanın içinde ve derisinde yarayan bakteri sayısından fazla değil. Bugün bağırsaklarda yaşayan bakterilerin sindirimden hormon üretimine kadar faydası olduğu biliniyor. Mutluluk hormonu seretoninin çoğu beyinde değil, bağırsaklarda üretiliyor. Bağırsaklar, bağışıklık ve hormonal sisteme katkısı dolayısıyla ikinci beyin "Solar Plexus" olarak adlandırılıyor. Bağırsakların bu şekilde çalışmasına en önemli katkılar tabiki faydalı mikrop kardeşlerin sayesinde. Bu faydalı bakterileri arttıran en önemli besinlere örnek olarak prebiyotikler; ev yapımı yoğurt, kefir ve turşu verilebilir. 

Doğa Ana Gaia ve sadık yar toprak ile barışmak insana sağlık ve mutluluk getirir.


    Modern tıbba alternetif Çin Tıbbı’nda ise toprak insanın üzerinde biriktirdiği tüm içsel ve dışsal olumsuz enerjileri atmak için bir topraklama aracı. Meditasyonun amaçalarından biri de topraklanmadır ki doğal bir ortamda, en azından mümkünse çayırda çimende yapılması tavsiye edilir. Çin Tıbbı'nda su da toprak gibi topraklama özelliğine sahibtir.

   Daha sağlıklı ve mutlu olmak için Doğa Ana Gaia ile barışmak zorundayız. Sadık yar toprak üstünde yalın ayak yürüyüş veya doğanın içinde derin bir nefes faydalı bakterilerin vücuda geçmesine yardımcı olur, gerçek organik meyve ve sebzelerin sağladığı gibi. Doğaya ve doğal beslenmeye yeniden bir dönüş Doğa Ana Gaia'ya, sadık yar toprağa ve iyi niyetli mikrop kardeşlere olduğu kadar kendimize de vefa olacaktır. 


6 Mart 2018 Salı

Geldik, gördük, denedik: Diksiyon kursunda bir gün

     Başarılı bir hayatta güzel konuşmak önemli ise diksiyon dersi kesinlikle almalıyım diyerek bu eğitimden mahrum kalmamalıyım dedim kendi kendime. Peki nasıldır bu diksiyon dersi?

    Herkes kendini geliştirmek ve gerek şahsi hayatında gerekse iş hayatında etkileyici olmak ister. Mesele kendini geliştirmek olunca ilk aklıma gelen ofis programlarıyla birlikte  diksiyon eğitimidir. Diksiyon dersine gittiğimde neler konuşulacağını çok merak ediyordum. Ama ses eğitimi konusunda yardımcı olucağından emindim. Derse gittiğimde çok genç bir diksiyon hocasıyla karşılaştım. Kendisi ayrıca sahne alan bir tiyatro ve performans sanatçısıydı. Derslerde esprilerle insanları rahatlatıyordu. Bize devamlı rahatlamamızı içimizden geldiği gibi davranmamızı öğütlüyordu. 


Diksiyon güzel konuşma sanatıdır.

    Diksiyon basitce ses kullanma ve güzel konuşma üzerinedir. Hocanın en çok verdiği örneklerden biri bebekler bir diğeri de Hitler'di. Minicik bebeğin tüm evi inletecek kadar nasıl sesi çıkar? Çünkü diyaframını kullanır. Çoğu insan yaşı ilerledikçe stress ve toplumsal kabul endişeleri gibi duygularla diyaframını kullanmayı unutur veya farkında olmadan bırakır. Sesinin etkileyiciliği ve gürlüğünü kaybeder. Hitler çok derin analizler yapmıyordu konuşmalarında. Çok tutarlı konuşmalar da yaptığı iddia edilemez. Adam diyaframını kullanıyor. Seslerin üstüne üstüne basıyor ve sonunda kalabalıklarda duygusal mesajlar aracılığı ile hayranlık duygusu oluşturuyordu. 
    Hoca, pratik konuların yanında  meditasyondan sufizme ve hatta terapilerde bile kullanabilen nefes-diyafram egzersizleri kadar değişik konulardan bilgiler veriyor, egzersizler yaptırıyordu. Ses çıkartılan egzersizlerde yerlere yatıyorduk gülmekten. Çünkü burnundan nefes almadan veya burnunu tutarak ağzından nefes verirken veya ses çıkartırken çok farklı oluyordu. Hele çıkan sesler garipse veya benimki gibi mekanik-robotsu bir vaziyet alabiliyorsa insana gülmekten başka ne görev düşebilir? Egzersiz sırası sınıfın önünde bana gelince gülmekten hiç bir zaman egzersizi bitiremiyordum. Hoca da herkese bir daha yap diye israr ederken bana çok rica etmeyi bırakmıştı. 


Diksiyon sağlıklı ve başarılı bir hayat için bir anahtar gibidir.

    Diyafram ile nefes alırken bir büyük piyanoyu diyaframıyla oynatabilen operacılardan hocanın bahsetmesini hala unutmadım. Nasıl unutulur ki? Bir de hoca bazı yüz kasları egzersizleri göstermişti ki sadece konuşma güzelliğini değil ayrıca yüz güzelliğini artırıp kırışık yok edici ‘U-X’ egzersizleri. Hala daha aklıma geldikçe yapıyorum  insanı ne kadar delice gösterse de! Diksiyon sesimizi güzel kullanmak ve bazı özelliklerimizi artırmak için bu kadar iyi bir ders ise niye ıskalayayım diyorum. Kendime hala daha bir boş vakitte gitsemde diksiyon ve nefes üzerine kitap alsam, egzersizlere hep devam etsem diyorum. Güçlü bir diyafram kası ile ses daha güçlü çıkar. Daha iyi ve derin nefes alınır. Diksiyon güzel konuşma sanatıdır ve iletişimi güçlendirir. İnsan kendini daha iyi ifade etme imkanı bulur. Bu da bireylere başarı getirir. Zaten bilimsel olarak da dik durup iyi nefes almak depresyon karşıtı ve sağlıklı olma sebebi olarak geçmişken diksiyon dersi ve nefes egzersizleri göz ardı edilmemeli.